Bir yazıda okudum;
'Gerekmedikçe çocuğunuzun oyununu bölmeyin. Eğer bir oyunu oynarken dalmış gitmişse bırakın oynasın,dikkatini dağıtmayın .'
Bu aralar 'minyonlar' evimizde yaşıyor. Kuzey'in elinden düşmeyen 'Kevin'i bazen yemek masasının altında bazen koltuğun arkasında bazen de çamaşır makinesinin içinde buluyorum. Artık süper kahramanlar da evimizde. Süperman, Batman, Spiderman ve diğer 'man'lar. Şimdi gelelim süper kahramanların çocuk üzerindeki etkisine; Kuzey şimdi 3.5 yaşında ve benim okul eğitim seminerlerinden öğrendiğim bir şey var; yaklaşık 2-2.5 yaşından itibaren çocukların süper kahramanları taklit yani kendini onun yerine koyma hayal dünyaları gelişiyor. Hem tehlikeli hem zihinsel gelişim için iyi. Tehlikeli çünkü hayal ile gerçek arasındaki farkı ayırt etmeleri güç. Yıllar önce küçük oğlumun arkadaşı yaklaşık 2 metrelik bir duvarın üstünden 'ben He-maniiim' diyerek atlamıştı da çok şükür vücunda kalıcı bir hasar olmamıştı. O zamanlar kahraman olarak He-man vardı. Kız çocuklar da Barbie bebek düşkünlükleri ile bilinirler. Hele 'man' kostümlerinin çarşıda bol miktarda satıldığını da düşünürsek o kostümü giydiği anda çocuğun o karakteri benimsemesi daha da kolaylaşıyor. İşte bu hayal gücü önüne geçilemez bir şekile dönüşürse neler yapmalıyız. Katıldığım o seminerde sonuç şöyle bağlandı; ebeveynler çocuklarıyla daha çok oyun zamanını paylaşmalıdır. Konuşmacı uzman 'çocuğunuzun oyun arkadaşı olun 'demişti. Dışarıya sık sık çıkarılarak oyun parklarına götürülmelidir, farklı oyuncaklara yönlendirilmelidir örneğin hayvanlarla hayvanat bahçesi oluşturmak, yaşı ilerledikçe hayal dünyası gerçeklerle kaplanacaktır. Ancak bu tutku 5-6 yaşlarına gelir dayanırsa aile ve çocuğun ilişkilerinin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir deniliyor.Bir de pedagog görüşlerinde değinilen şu gerçek var ki çok önemli; sihirli bir takım güçlere sahip olan bu süper kahramanların çocukların gerçek hayat algılamalarını da ciddi derecede sarstığı ve gerçek hayatta böyle kahramanların olmadığını anlatmanın zorluğuna dikkat çekilmiş. Aynı yazıda çocukların oyuncaklarla modelleme yaptığı ve kendilerini oyuncaklarla ifade ettikleri belirtilmiş. Rastgele alınan oyuncakların çocuğu derinden etkilemesinden ve bilinçli alınanların ise güzel etkileşimler yarattığına değinilmiş.Sonuç olarak; her oyuncağın çocuğun yaşına uygun olarak alınmasının doğru olacağı, yanlış oyuncakların ise zarar vereceği konusunda görüş birliğine varılıyor. Bu yazıyı yazdıktan sonra kaldırmaya karar vererek tüm 'man' oyuncaklarını rafa kaldırdım, biraz daha büyüsün bakalım.
Ve minyonlar, Kuzey'in evde sürekli 'banana' diyerek dolaşmasına neden oldular. Filmi hakkında pedagojik anlamda sakıncalı olduğu üzerine internette eleştiriler var. Filmi izlemedik onun için yorum yapamam ama Kuzey oyuncağını sevdi.
Dün gittiğimiz alışveriş merkezindeki istediği oyuncağı bulana kadar önde Kuzey arkada annesiyle ben Nezih kitabevi'nde döndük dolaştık ve sonunda buldu, tercih ettiği oyuncak alındı. Sadece 1 oyuncak alma hakkı var, annesi seçenek sundu ve o da alışkın olduğundan sadece birisini seçti,tutturmak yok, ağlamak yok, paşa paşa çıktık dükkandan.
'Çocuğun yakın çevresindeki herşey onun kullanabileceği oyuncaklardır.' yorumunu ilgili bir yazıda okudum. Hatta bizim için değersiz ya da önemsiz sayılabilecek herşeyin onlar için birer oyuncak olduğu yazılı, çok doğru. Mutfak süzgecini her çocuk sever örneğin. Kuzey de bu gerçeği doğrularcasına önündeki oyuncaklar dururken koşa koşa mutfağa veya banyoya gider ve toplayabildiği herşeyi getirir. Neler mi; kavanoz kapakları, plastik süzgeç, çay kaşıkları, saklama kapları, tencere kapakları, çamaşır leğeni ve daha pek çok başka araç gereç. Ayrıca biten kağıt havlu rulolarının çok amaçlı kullanımlarını da unutmayalım. Hayal dünyası geniş; bazen dürbün olarak kullanıyor bazen içinden minik toplarını yuvarlıyor bazen de füze olarak düşünüp uzaya yolluyor. Bu aralar uzay ve gezegenlerin ilgisini çektiğini daha önce yazmıştım, yuvadaki sınıfı 'Mars sınıfı' çünkü ve yuvanın tavanında kocaman bir galaksi oluşturulmuş. o rulonun tepesine bir koni karton yerleştirdik mi işte en pahalı oyuncakla bile kıyaslanmaz bir füze ortaya çıkıyor.
Birkaç ay öncesine kadar büyük oyuncakları tercih eden Kuzey'in oyuncakları giderek küçülüyor. Ayrıca diğer önemli bir konu da; kız çocukların kız oyuncakları ile erkek çocukların da erkek oyuncakları ile oynamasının gerekmediği, her çeşit oyuncakla oynamasının doğru olması. Çocuğun yaşamında anne baba yani hem erkek hem de kadınlar vardır. Cinsiyet sınıflandırmasının olumsuz etkileri de varmış. Ama büyüdükçe bu konunun ısrarı devam ederse de bir uzman ile görüşülmesi gerekiyor.
Çok fazla oyuncak 'çok iyi' demek değil. Özellikle bu yaşlarda fazla oyuncak arasında kafası karışır ve karar verme zorluğu çeker. Bırakın kendi yarattığı oyuncaklarla hayal kurarak oynasın diyor pek çok uzman internet yazılarında. Oyuncaksız olmaz ama oyuncağın fazlası da yararlı değil. Yaşına uygun ve abartmadan.
Çok önemli başka bir konu da plastik oyuncakların kalitesi. Uygun fiyatlarla piyasaya sürülen pek çok oyuncağın beyin gelişimini etkileyen ve böbrek hasarlarına neden olan kanserojen maddeler içerdiği artık biliniyor. Bebekler ve çocuklar bu oyuncakları sürekli ağızlarına götürdüklerinden onları zehirden uzak yetiştirmeliyiz.Bunu televizyondan oyuncak üreticileri veya satıcılarından da duyduk. Güvenilir markalara ait oyuncaklar almak gerekli. Özellikle üzerinde 'Avrupa'ya uygunluk' anlamında CE markası (Conformite Europeene) olan plastik oyuncakları tercih edin diyorlar. Ahşap en güvenlisi, biraz pahalı ama zehir saçan malzemelerle yapılmış çok fazla oyuncak almak yerine birkaç kaliteli oyuncak almak en güvenlisi. Konu masum çocuklar olunca hediye alırken de çok dikkatli olmalıyız. Zaten gıdadan-giysilere kadar çevremizdeki herşey risk içeriyor.
Kız ya da erkek tüm çocukların oyunla ve kararında oyuncakla büyümesi dileğiyle..
Sevgiler:)